Kıbrıs’ın en kalabalık ve stratejik şehirleri arasında yer alan Lefkoşa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkentidir. Lefkoşa dünya üzerinde bölünmüş olan tek başkent olma özelliğine sahiptir. Şehri ikiye bölen sınırın adına Yeşil Hat denilmektedir. Bu hattın içerisinde Birleşmiş Milletler barış Gücü yer alırken hattın kuzeyinde Türkler güneyinde ise Rumlar yaşamaktadır. Kendine has pek çok özelliği olan Lefkoşa’nın tarihi mekanları da çok ünlüdür. Bölgeye gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerler arasında şehrin içinde ve dışında yer alan pek çok tarihi yapı yer almaktadır.

Lefkoşa’nın tarihi mekanları şehrin tarihi kadar eski, şehrin kendisi kadar güzeldir.

lefkoşa-tarihi-mekanlar

Lefkoşa’da Ziyaret Edilmesi Gereken Yerler

 

Lefkoşa’ya gidenler mutlaka dünya üzerinde eşi benzeri olmayan ikiye bölünmüş başkentin sınır noktasını görmelidir. Lefkoşa çarşısına gidildiğinde rahatlıkla Birleşmiş Milletler kontrolünde olan Yeşil Hat görülmektedir. KKTC vatandaşları Rum kesimine geçebilirken Türk vatandaşları için geçiş hakkı bulunmuyor ve vize almak gerekiyor.

Lefkoşa’nın tarihi mekanları genel olarak şehir içinde ve birbirine oldukça yakın yer aldığından dolayı ziyaret etmesi kolaylaşıyor.

1572 yılında yaptırılan Büyük Han ve onun hemen yanında yer alan St. Sophia Katedrali Lefkoşa’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Bu iki tarihi eseri ziyaret ettikten sonra bölgenin ünlü kiliseleri arasında yer alan St. Nicholas Kilisesi ziyaretçileri ağırlamaktadır.

Lefkoşa’nın tarihi mekanları ziyaretçileri tarihi bir yolculuğa götürürken bölgede yer alan müzelerde tarihi eserler hakkında çok ciddi bilgiler vermektedir.

19. Yüzyılda inşa edilen Derviş Paşa Konağı Türk mimarisine dair önemli detaylara sahiptir. Bu konak restore edildikten sonra Etnografya Müzesi olarak ziyaretçilere açılmıştır. Lefkoşa Atatürk Meydanı’nda yer alan Venedik Sütunu ise 1550 yılında yaptırılmış ve uzunca yıllar bu meydanda kalmıştır. Osmanlı zamanında yer değiştirilen sütun 1915 yılında eski yerine taşınmıştır. Yine Venedikliler tarafından 1567 yılında yapılan Girne Kapısı da Osmanlılar tarafından gözlem kulübesi olarak kullanılan tarihi bir yapıdır. 8. Yüzyıldan kalma Ermeni Kilisesi, 17. Yüzyılda inşa edilen Mevlevi Müzesi, Ortaçağ’a ait eserlerin sergilendiği Saçaklı Ev de bölgeye gelen ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

Venedik ve Lüzinyan dönemine ait mermerlerle kaplı olan ve Lüzinyan kilisesi yerine inşa edilen Arap Ahmet Cami’de mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılar arasında yer almaktadır. Her sokağında her taşında tarih yatan Lefkoşa’da dolaşmak insanı her zaman uçsuz bucaksız tarihi bir gezi içerisine götürmektedir.

Bilgi sahibi olabilirsinizLefkoşa’da Gezi İçin Mavi Çizgili Gezi Yolunu Takip Edin